Tatil fırsatları Yaz geldi... Bu yaz nereden tatil yapsak diye sorgulayan kişiler internete üzerinden tatil yerlerini ve fırsatlarını araştırmaya başladılar... 2013 tatile nereye gidilir diyenlere yönelik hazırladığımız tatil fırsatları sayfamızda güncel tatil yerleri ve fırsatlarına yer veriyoruz.
Tatil Fırsatları ... Fırsata; açık büfe kahvaltı ve spa (fitness center, sauna ve buhar odası) kullanımı ... Fırsata; kahvaltı ve odaya 1 şişe yerli içecek ikramı dahildir.
2013 Yurt içi ve Yurtdışı Tatil Turları. 1000'den fazla Tatil Oteli Seçeneği, Güvenli online rezervasyon imkanı.
Sert ve çetin geçen bir kışın ardından cemre düşeli haftalar oldu ve sıcaklar yavaştan yavaşa kendini hissettirir oldu. Tabi kış boyu yan gelip de yatmayıp gece gündüz çalışan insanların dinlenmeye hakları olduğu kanaatindeyim. Nasıl olmayayım ki kendimden biliyorum bunu. Abi gece gündüz demeden hem ders çalıştım hem de ev kiramı karşılamak için ek olarak işler yaptım. E bu çalışmaların ardından aslanlar gibi bir tatil yapmayı hak ettiğimi düşünüyorum.
Böyle düşünceler arasında gidip gelirken az önce oturdum bilgisayar başına ve yaz tatilimi değerlendirmek amacıyla uygun fiyatı tatil yapabilmek için tatil fırsatları başlığındaki siteleri araştırmaya başladım. Karşıma birçok internet sitesi çıkmadı değil ama bu sitelerin bir çoğu reklam olduğundan dolayı doğrusu pek güvenim kalmadı diyebilirim. Daha önceden yaşadığım acı tecrübeleri burada paylaşmama gerek yoktur zannedersem.
Sonrasında nedendir bilmiyorum ama samimi bulduğum ve güvenilir olduğunu yorumlardan okuduğum uygun tatil fırsatları ismindeki web sitesine rastladım. Tabii öyle hemen balıklama atlamak olmadığından dolayı siteyi incelemeye başladım. Bu siteyle birlikte elimdeki bir kaç internet sitesini değerlendirmek üzere arşivime atmış durumdayım. İyi günler dilerim..
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Nisan 2013 Cuma
11 Temmuz 2012 Çarşamba
Polonezköy’de bahar
Kırlara ışık indi. Dalların ucuna yeşil yapraklar indi. Piyanistin parmakları piyanonun tuşlarına indi. Ve Chopin’in ruhu indi beyaz kanatlarıyla Polonezköy’e...
ULAŞIM
Polonezköy’e aracınızla gitmek için birkaç yol seçeneği var.
• İlk yol: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü geçince Beykoz-Kavacık sapağından çıkıyorsunuz. Polonezköy tabelasını izleyip Acarlar İş Merkezi’ne geliyorsunuz. Oradan Çavuşbaşı yönünde ilerleyerek köye varıyorsunuz.
• İkinci yol: Beykoz üzerinden Toygar, Mahmut Şevket Paşa, Üçpınar geçiyorsunuz.
• Üçüncü yol: TEM’in Ümraniye-Sarıgazi çıkışından çıktıktan sonra, Kocatepe Mezarlığı’nın oradan sağdaki üst geçitten Çavuşbaşı’na yöneliyorsunuz. Çavuşbaşı’ndan sonra on beş dakika yolunuz var.
KONAKLAMA
• Adampol Otel.
Club Adampol diye de adlandırılan tesis, Polonezköy’ün en
büyük ve en güzel otellerinden biri. Bahçesi huzur veriyor. Açık ve kapalı yüzme
havuzları var. Açık büfe yemekleri, tenis kortu, spor sahaları, sauna ve jakuzisi ile keyifle kalabileceğiniz bir mekân. İşletmenin sahibi Daniel Ohotski. Tesis genellikle orta yaş grubundan tatilcileri ağırlıyor. Polonezköy girişinde bulunan kilise ve Katolik mezarlığını geçtikten sonra, köy meydanına gelmeden yolun solunda yer alıyor. İki katlı ünitelerden oluşan tesis, 13 bin metrekare üzerine kurulu. Tesiste özellikle haftasonları rezervasyonsuz yer bulmak zor. 4-12 yaş arası çocuklara % 50 indirim var.
• Adampol Alinda Otel.
Köyün en yeni oteli. Odaları vadiye, terası ormana bakıyor. Küçük, ama albenili. Dört mevsim için de dört dörtlük bir tesis.
• Fredi Pansiyon.
Bahçesinde tavşanlar, tavuklar, horozlar dolaşıyor. Novvicki ailesinin tesisi, köy meydanının kalabalığından uzakta, kendi iç sesini dinlemek isteyenleri bekliyor.
• Stella Pansiyon-Restaurant.
On odalı, dağ manzaralı bir tesis. Şömineli pub’ının önü geceleri her zaman kalabalık. Kendimiz pişirip kendimiz yiyelim derseniz kendinizi Stella’nın çimlerine atacaksınız. 1000 kişi bile aynı anda yemek yiyebilir. Eti çok lezzetli. Yeldeğirmenin içinde yemek yeme şansını kaçırmayın.
• Polina Pansiyon.
Ev yapımı reçeller mi istersiniz, yabani böğürtlen mi? Polonya pastası mı istersiniz, hamaklarda uyurken güzel düşler görmek mi? Siparişle Polonya yemekleri bile yapılıyor Polina Pansiyon’da.
• Hera Pansiyon-Restaurant.
Kendinizi evinizde hissedeceğiniz bir mekân. Otel kalitesindeki pansiyonu Erol Keleşoğlu işletiyor. Pansiyonun 10 odası var. İçinde tuvalet ve banyonun yer aldığı odalardan ikisi televizyonlu. 2 cephesi de orman içine bakan bu pansiyonun mutfağı Rum-Polonya sentezinden oluşuyor. Rum ve Polonya mutfaklarının en güzel örneklerini tadabileceğiniz Hera Restaurant’ın spesiyalleri 5-6 çeşit peynirin karıştırılmasıyla yapılan Rum yemeği peynir köftesi ve şaraplı biftek. Polonezköy’ün spesiyali olan ev yapımı vişne ve ceviz likörü Hera Pansiyon’un mutfağından eksik olmuyor.
• Ludwik Pansiyon Restaurant.
Vadi manzaralı popüler bir tesis daha. Ludwik Dohoda işletiyor ve haftasonları iğne atsanız yere düşmüyor.
• Polonezköy Country Club.
İstanbul’un kalabalığından, gürültüsünden kaçmak istediğinizde birkaç günlüğüne de olsa ormanın içinde bir ev sahibi olabilirsiniz. Yaz aylarında yeşillikler içersindeki açık yüzme havuzu ile eşsiz bir yer. Ayrıca kış aylarında kapalı yüzme havuzu bulunuyor. Evlerde salon, kullanılabilen şömineler, mutfak ve buzdolabı var. Dilerseniz evlere yiyecek, içecek getirebilir, bahçesinde keyifle ızgara yapabilirsiniz.
YEMEK
Polonezköy’de haftasonları aç kalmamak için ya yiyeceğinizi yanınızda getirmeniz ya da yola erkenden çıkmanız gerek. Özellikle havanın güzel olduğu günlerde, restoranlarda, hele hele Leonardo ya da Polka gibi mekânlarda yer bulmak güç. Polonezköy’de her yer restoran. Çeşitli meze tabakları, ara sıcaklar ve ana yemekler sunuluyor. Köyün girişinde tavuk ve et çeşitleri bulunduran mütevazı lokantalar da var.
• Leonardo Restaurant.
Polonezköy kadar adı ünlenen Leonardo Restaurant, ağzının tadını bilenler için bir “hac yeri”. Şef aşçı Mehmet Aydın’ın yarattığı özel mönüde “Portakal soslu Antoni steak-patates röştili ve enginarlı”, “Şarap soslu bonfile-fesleğende marine edilmiş”, “Leonardo usulü ızgara sebzeli piliç-domates soslu, patlıcan, kuşkonmaz, kabaklı”, “Kazablanka salata-hellim peynirli”, Leonardo börek, Lahanalı mantarlı Piroşki böreği, Ponçki tatlısı favori yemeklerden... Anna ve Antoni Dohoda, çocuklarıyla birlikte, aile büyüklerinden kalan evi restore edip İstanbul’un en incelikli lokantalarından birini yaratmışlar. Kahvaltılar, açık büfe. Rezervasyon yaptırmanızı öneririz. Biri olimpik, biri çocuklar için, iki yüzme havuzu var. Hamaklar kiraz ağaçları arasına kurulu. Baharla birlikte, Leonardo Restaurant’ın bahçesi kır düğünlerine evsahipliği yapıyor.
• Polka Otel Restaurant.
Butik otel Polka’nın lokantası. 1840’lardan kalma binanın restoresiyle ortaya çıkmış.
Polka usulü fesleğenli sarma bonfile, domuz pirzolası, kestaneli pasta önerilerimiz.
AKTİVİTELER
• Kazanç Park Kulüp.
Binicilik meraklıları için Cumhuriyet köyüne giderken Kazanç Park Kulüp iyi bir alternatif. Konaklamak ve yemek yemek de mümkün. Tesis yıl boyunca açık.
• Kiraz Festivali.
Hazirandaki festivali kaçırmayın. Kesin tarihini ve köyle ilgili her türlü bilgiyi köy muhtarı Daniel Ohotski veya güleryüzlü yardımcısı Meltem Aydın’dan öğrenebilirsiniz.
• Piknik Park.
Piknik Park bölümü, Polonezköy Country Club’ın günübirlik müşterileri için hazırladığı bölüm. Bu bölümde çeşitli evcil hayvanların bulunduğu bir kısım ve ortalarında mangallar bulunan masaların olduğu restoran kısmı var. Ayrıca çocuk parkı, masa tenisi, voleybol, basketbol, futbol, açık satranç sahaları bulunuyor. Güzel bir gün geçirmek istediğinizde, eşsiz tabiatı ile ve nefis lezzetteki et ve meze yemekleriyle aileniz, en çok da çocuklarınız için Piknik Park ideal bir mekân. Burada ayrı bir alanda çitlerin arkasında açıkta özgürce dolaşan çeşitli türlerde hayvanlar bulunuyor.
• Casaba.
Şile otoyolu üzerine çıkıp, Alemdar kavşağından ayrıldığınızda 5-10 dakika sonra Ömerli sapağına ulaşıyorsunuz. Sapağı geçip de yokuş aşağı inerken, yolun sonunda Casaba levhası gözünüze çarpacaktır. İki kilometrelik asfalt yol, sizi Casaba Binicilik Kulübü ve Lokantası’na götürecek. Binicilik kursu ya da safari için Emekli Süvari Binbaşı Ertuğrul Fırçası güzel aranmalı.
ULAŞIM
Polonezköy’e aracınızla gitmek için birkaç yol seçeneği var.
• İlk yol: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü geçince Beykoz-Kavacık sapağından çıkıyorsunuz. Polonezköy tabelasını izleyip Acarlar İş Merkezi’ne geliyorsunuz. Oradan Çavuşbaşı yönünde ilerleyerek köye varıyorsunuz.
• İkinci yol: Beykoz üzerinden Toygar, Mahmut Şevket Paşa, Üçpınar geçiyorsunuz.
• Üçüncü yol: TEM’in Ümraniye-Sarıgazi çıkışından çıktıktan sonra, Kocatepe Mezarlığı’nın oradan sağdaki üst geçitten Çavuşbaşı’na yöneliyorsunuz. Çavuşbaşı’ndan sonra on beş dakika yolunuz var.
KONAKLAMA
• Adampol Otel.
Club Adampol diye de adlandırılan tesis, Polonezköy’ün en
büyük ve en güzel otellerinden biri. Bahçesi huzur veriyor. Açık ve kapalı yüzme
havuzları var. Açık büfe yemekleri, tenis kortu, spor sahaları, sauna ve jakuzisi ile keyifle kalabileceğiniz bir mekân. İşletmenin sahibi Daniel Ohotski. Tesis genellikle orta yaş grubundan tatilcileri ağırlıyor. Polonezköy girişinde bulunan kilise ve Katolik mezarlığını geçtikten sonra, köy meydanına gelmeden yolun solunda yer alıyor. İki katlı ünitelerden oluşan tesis, 13 bin metrekare üzerine kurulu. Tesiste özellikle haftasonları rezervasyonsuz yer bulmak zor. 4-12 yaş arası çocuklara % 50 indirim var.
• Adampol Alinda Otel.
Köyün en yeni oteli. Odaları vadiye, terası ormana bakıyor. Küçük, ama albenili. Dört mevsim için de dört dörtlük bir tesis.
• Fredi Pansiyon.
Bahçesinde tavşanlar, tavuklar, horozlar dolaşıyor. Novvicki ailesinin tesisi, köy meydanının kalabalığından uzakta, kendi iç sesini dinlemek isteyenleri bekliyor.
• Stella Pansiyon-Restaurant.
On odalı, dağ manzaralı bir tesis. Şömineli pub’ının önü geceleri her zaman kalabalık. Kendimiz pişirip kendimiz yiyelim derseniz kendinizi Stella’nın çimlerine atacaksınız. 1000 kişi bile aynı anda yemek yiyebilir. Eti çok lezzetli. Yeldeğirmenin içinde yemek yeme şansını kaçırmayın.
• Polina Pansiyon.
Ev yapımı reçeller mi istersiniz, yabani böğürtlen mi? Polonya pastası mı istersiniz, hamaklarda uyurken güzel düşler görmek mi? Siparişle Polonya yemekleri bile yapılıyor Polina Pansiyon’da.
• Hera Pansiyon-Restaurant.
Kendinizi evinizde hissedeceğiniz bir mekân. Otel kalitesindeki pansiyonu Erol Keleşoğlu işletiyor. Pansiyonun 10 odası var. İçinde tuvalet ve banyonun yer aldığı odalardan ikisi televizyonlu. 2 cephesi de orman içine bakan bu pansiyonun mutfağı Rum-Polonya sentezinden oluşuyor. Rum ve Polonya mutfaklarının en güzel örneklerini tadabileceğiniz Hera Restaurant’ın spesiyalleri 5-6 çeşit peynirin karıştırılmasıyla yapılan Rum yemeği peynir köftesi ve şaraplı biftek. Polonezköy’ün spesiyali olan ev yapımı vişne ve ceviz likörü Hera Pansiyon’un mutfağından eksik olmuyor.
• Ludwik Pansiyon Restaurant.
Vadi manzaralı popüler bir tesis daha. Ludwik Dohoda işletiyor ve haftasonları iğne atsanız yere düşmüyor.
• Polonezköy Country Club.
İstanbul’un kalabalığından, gürültüsünden kaçmak istediğinizde birkaç günlüğüne de olsa ormanın içinde bir ev sahibi olabilirsiniz. Yaz aylarında yeşillikler içersindeki açık yüzme havuzu ile eşsiz bir yer. Ayrıca kış aylarında kapalı yüzme havuzu bulunuyor. Evlerde salon, kullanılabilen şömineler, mutfak ve buzdolabı var. Dilerseniz evlere yiyecek, içecek getirebilir, bahçesinde keyifle ızgara yapabilirsiniz.
YEMEK
Polonezköy’de haftasonları aç kalmamak için ya yiyeceğinizi yanınızda getirmeniz ya da yola erkenden çıkmanız gerek. Özellikle havanın güzel olduğu günlerde, restoranlarda, hele hele Leonardo ya da Polka gibi mekânlarda yer bulmak güç. Polonezköy’de her yer restoran. Çeşitli meze tabakları, ara sıcaklar ve ana yemekler sunuluyor. Köyün girişinde tavuk ve et çeşitleri bulunduran mütevazı lokantalar da var.
• Leonardo Restaurant.
Polonezköy kadar adı ünlenen Leonardo Restaurant, ağzının tadını bilenler için bir “hac yeri”. Şef aşçı Mehmet Aydın’ın yarattığı özel mönüde “Portakal soslu Antoni steak-patates röştili ve enginarlı”, “Şarap soslu bonfile-fesleğende marine edilmiş”, “Leonardo usulü ızgara sebzeli piliç-domates soslu, patlıcan, kuşkonmaz, kabaklı”, “Kazablanka salata-hellim peynirli”, Leonardo börek, Lahanalı mantarlı Piroşki böreği, Ponçki tatlısı favori yemeklerden... Anna ve Antoni Dohoda, çocuklarıyla birlikte, aile büyüklerinden kalan evi restore edip İstanbul’un en incelikli lokantalarından birini yaratmışlar. Kahvaltılar, açık büfe. Rezervasyon yaptırmanızı öneririz. Biri olimpik, biri çocuklar için, iki yüzme havuzu var. Hamaklar kiraz ağaçları arasına kurulu. Baharla birlikte, Leonardo Restaurant’ın bahçesi kır düğünlerine evsahipliği yapıyor.
• Polka Otel Restaurant.
Butik otel Polka’nın lokantası. 1840’lardan kalma binanın restoresiyle ortaya çıkmış.
Polka usulü fesleğenli sarma bonfile, domuz pirzolası, kestaneli pasta önerilerimiz.
AKTİVİTELER
• Kazanç Park Kulüp.
Binicilik meraklıları için Cumhuriyet köyüne giderken Kazanç Park Kulüp iyi bir alternatif. Konaklamak ve yemek yemek de mümkün. Tesis yıl boyunca açık.
• Kiraz Festivali.
Hazirandaki festivali kaçırmayın. Kesin tarihini ve köyle ilgili her türlü bilgiyi köy muhtarı Daniel Ohotski veya güleryüzlü yardımcısı Meltem Aydın’dan öğrenebilirsiniz.
• Piknik Park.
Piknik Park bölümü, Polonezköy Country Club’ın günübirlik müşterileri için hazırladığı bölüm. Bu bölümde çeşitli evcil hayvanların bulunduğu bir kısım ve ortalarında mangallar bulunan masaların olduğu restoran kısmı var. Ayrıca çocuk parkı, masa tenisi, voleybol, basketbol, futbol, açık satranç sahaları bulunuyor. Güzel bir gün geçirmek istediğinizde, eşsiz tabiatı ile ve nefis lezzetteki et ve meze yemekleriyle aileniz, en çok da çocuklarınız için Piknik Park ideal bir mekân. Burada ayrı bir alanda çitlerin arkasında açıkta özgürce dolaşan çeşitli türlerde hayvanlar bulunuyor.
• Casaba.
Şile otoyolu üzerine çıkıp, Alemdar kavşağından ayrıldığınızda 5-10 dakika sonra Ömerli sapağına ulaşıyorsunuz. Sapağı geçip de yokuş aşağı inerken, yolun sonunda Casaba levhası gözünüze çarpacaktır. İki kilometrelik asfalt yol, sizi Casaba Binicilik Kulübü ve Lokantası’na götürecek. Binicilik kursu ya da safari için Emekli Süvari Binbaşı Ertuğrul Fırçası güzel aranmalı.
Mardin
Tarih, Mardin'e cömert davranmış. M.Ö 3000'lerde insan yerleşimi ile tanışan kentten bugüne kadar 25 kültür geçmiş. Bu 25 kültürün sahibi uygarlıklar Akadlar, Asurlar, Persler, Romalılar, Emeviler, Osmanlılar gibi dev imparatorluklar olmuş hep. Bu yüzdendir ki Mardin, sokakları, sofrası, taş evleri ve halkıyla yeryüzünün özel coğrafyalarından. Kent, Unesco'nun Dünya
Mirası Listesi'ne aday kabul edilirken daha çok tanınmayı ve hak ettiği değere kavuşmayı bekliyor. Mardin'i keşif, Mezopatamya kültürüyle de tanışmak için vesile...
TAŞLARLA ÖRÜLÜ MARDİN
Mardin'e adeta şekil veren kalker taşı, buraya çok farklı bir hava veriyor ve kendinizi tarihi bir filmin platosunda hissedebiliyorsunuz.
Mezopotamya Ovası'na tepeden bakan Mardin, güneye bakan bir kent. Gün boyu güneşe teslim olsa da şehrin dar sokakları gölgeli, bu sokakları birbirine bağlayan ve abbara adı verilen geçitleri esintili, taş evleri serin. Sokaklarda gezinirken çok güzel kareler yakalayabilirsiniz...
ARTUKLULAR'DAN KALANLAR
Mardin'in merkezindeki tarihi yapılar birbirine yakın. Bu nedenle yürüyerek
buralara ulaşmanız mümkün. Şehir merkezindekilerin en önemlilerini ise Artuklular bırakmış.
1176 yılında kalker taşından yapılmış olan Ulu Cami Mardin'in simgesi olmuş. Bir diğer Artuklu mirası Bab Es Sur ve Latifiye Camileri. Bunlar da yine
Artuklu ustaların elinde şekillenmiş taşlardan yapılmış muhteşem eserler. Son yıllarda restorasyonu biten Zinciriye Medresesi de görülmeli.
LABİRENT ÇARŞILAR
Mardin'in çarşıları, birbirine geçmiş gibi. Geniş bir alana yayılmış olan çarşılarda, özellikle Süryani kuyum ustalarının kendi geleneklerinden de beslenerek ortaya çıkardıkları altın ve gümüş telkariler göze çarpıyor. Ayrıca camaltı tekniğiyle yapılan şahmaran resimlerini, ceviz ahşap oymalarını, bakırdan yapılan sayısız ürünü bu labirent çarşılarda bulabilirsiniz.
MARDİN'DEN MİDYAT'A
Mardin'in etrafı, merkezi kadar etkileyici. Kentten çıkıp Midyat'a Savur
üzerinden yapacağınız yolculuk çok farklı bir deneyim sunuyor. Karşılıklı iki tepeciğin yamaçlarına kurulu olan Savur'da Eski Cami ve Romaniye Kilisesi öne çıkıyor.
Asur yazıtlarında 'Matiate' olarak geçen Midyat ise taşa hükmedişin son noktası gibi duruyor. Restore edilmiş 450 yıllık İsa Bey Konağı hemen göze çarpıyor.
Binlerce yıllık insan emeği ile ortaya çıkan ve yeryüzünün en özel coğrafyalarından biri olan Mardin, gezerken sizi bir duygudan diğerine
taşıyacak. Terkedilmiş bazı köyleri gördükçe zaman zaman hüzün, çoğunlukla hayranlık hissedeceksiniz. Kiliseler, camiler, manastırlar... Dinlerin
buluştuğu Mardin, sıcakkanlı insanıyla zengin sofrasına davet ediyor.
BİR SOLUKTA MARDİN
ULAŞIM
İstanbul, Ankara ve İzmir'den Mardin'e düzenli uçuşlar bulunuyor. Havaalanı kente oldukça yakın. Kızıltepe'den gelen minibüslerle ya da taksi ile Mardin merkezine gidilebilir. Midyat'a Mardin'den
sık otobüs seferleri bulunuyor.
Bölgede gezmenin en iyi yolu araç ya da ticari taksi kiralamak.
Yine büyük kentlerden Mardin'e otobüs seferleri bulunuyor ancak yol çok
uzun.
Mirası Listesi'ne aday kabul edilirken daha çok tanınmayı ve hak ettiği değere kavuşmayı bekliyor. Mardin'i keşif, Mezopatamya kültürüyle de tanışmak için vesile...
TAŞLARLA ÖRÜLÜ MARDİN
Mardin'e adeta şekil veren kalker taşı, buraya çok farklı bir hava veriyor ve kendinizi tarihi bir filmin platosunda hissedebiliyorsunuz.
Mezopotamya Ovası'na tepeden bakan Mardin, güneye bakan bir kent. Gün boyu güneşe teslim olsa da şehrin dar sokakları gölgeli, bu sokakları birbirine bağlayan ve abbara adı verilen geçitleri esintili, taş evleri serin. Sokaklarda gezinirken çok güzel kareler yakalayabilirsiniz...
ARTUKLULAR'DAN KALANLAR
Mardin'in merkezindeki tarihi yapılar birbirine yakın. Bu nedenle yürüyerek
buralara ulaşmanız mümkün. Şehir merkezindekilerin en önemlilerini ise Artuklular bırakmış.
1176 yılında kalker taşından yapılmış olan Ulu Cami Mardin'in simgesi olmuş. Bir diğer Artuklu mirası Bab Es Sur ve Latifiye Camileri. Bunlar da yine
Artuklu ustaların elinde şekillenmiş taşlardan yapılmış muhteşem eserler. Son yıllarda restorasyonu biten Zinciriye Medresesi de görülmeli.
LABİRENT ÇARŞILAR
Mardin'in çarşıları, birbirine geçmiş gibi. Geniş bir alana yayılmış olan çarşılarda, özellikle Süryani kuyum ustalarının kendi geleneklerinden de beslenerek ortaya çıkardıkları altın ve gümüş telkariler göze çarpıyor. Ayrıca camaltı tekniğiyle yapılan şahmaran resimlerini, ceviz ahşap oymalarını, bakırdan yapılan sayısız ürünü bu labirent çarşılarda bulabilirsiniz.
MARDİN'DEN MİDYAT'A
Mardin'in etrafı, merkezi kadar etkileyici. Kentten çıkıp Midyat'a Savur
üzerinden yapacağınız yolculuk çok farklı bir deneyim sunuyor. Karşılıklı iki tepeciğin yamaçlarına kurulu olan Savur'da Eski Cami ve Romaniye Kilisesi öne çıkıyor.
Asur yazıtlarında 'Matiate' olarak geçen Midyat ise taşa hükmedişin son noktası gibi duruyor. Restore edilmiş 450 yıllık İsa Bey Konağı hemen göze çarpıyor.
Binlerce yıllık insan emeği ile ortaya çıkan ve yeryüzünün en özel coğrafyalarından biri olan Mardin, gezerken sizi bir duygudan diğerine
taşıyacak. Terkedilmiş bazı köyleri gördükçe zaman zaman hüzün, çoğunlukla hayranlık hissedeceksiniz. Kiliseler, camiler, manastırlar... Dinlerin
buluştuğu Mardin, sıcakkanlı insanıyla zengin sofrasına davet ediyor.
BİR SOLUKTA MARDİN
ULAŞIM
İstanbul, Ankara ve İzmir'den Mardin'e düzenli uçuşlar bulunuyor. Havaalanı kente oldukça yakın. Kızıltepe'den gelen minibüslerle ya da taksi ile Mardin merkezine gidilebilir. Midyat'a Mardin'den
sık otobüs seferleri bulunuyor.
Bölgede gezmenin en iyi yolu araç ya da ticari taksi kiralamak.
Yine büyük kentlerden Mardin'e otobüs seferleri bulunuyor ancak yol çok
uzun.
AMSTERDAM
Avrupa'nın en gözde eğlence adreslerinden biri olan Amsterdam, Queen's Day günü cadde ve sokaklarında açılan binlerce tezgahıyla 'yok yok' dedirtecek türden bir alışveriş alanına, dünyanın en büyük bitpazarına dönüşüyor. Böyle bir günde belli başlı meydanlarda orkestralar yüksek ritimli müzikler çalarken, teknesi olanlar müzik ve biranın tadını tekne partilerinde çıkarıyorlar.
Floris Wenberg ve Tim Skelton Avrupa'nın en büyük partilerinden birine giderek bu eğlencenin gerçekte nasıl bir deneyim olduğuna ilişkin notlar aldı. Sonuç olarak baştan başa oranj ve gözalıcı bir deneyim!
HER YER TURUNCU ÇÜNKÜ BURASI 'ORANJE'AİLESİNİN ÜLKESİ!
Nasıl ki İrlanda kendi bağımsızlık gününde topraklarını tamamen yeşille donatıyorsa, Hollandalılar da kendileri için çok özel olan bu günde, ülkelerin baştan aşağı oranja boyuyor. Aslında bu gelenek Hollanda Kraliyet Ailesi'nin resmi soyadının 'Oranje' olmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle yılda bir gün ülke baştan aşağı oranj renge bezenerek muazzam bir eğlencenin merkezi haline geliyor.
Koninginnedag'ın tarihçesine baktığımızda bu geleneğin 19. yüzyıl sonlarında Kraliçe Wilhelmina'nın doğum günü şerefine düzenlenen kutlamalarla başladığını görüyoruz. Bu tatil geleneği daha sonra kraliçenin kızı Juliana'nın doğum günü olan 30 Nisan'da da sürdürülmüş. Söz konusu tarih aynı zamanda Kraliçe Juliana'nın 1948 yılında tahta çıktığı güne denk gelmiş. 1980 yılında tahta geçen ve bugün hala Hollanda Kraliçesi olan Beatrix bu geleneği bozmamış. Böylelikle bu geleneksel kutlamaların aynı tarihte yapılması geleneği, günümüze kadar sürmüş.
ZİYARETÇİ SAYISI, ŞEHİR NÜFUSUNUN İKİ KATI
Hollandalılar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar 30 Nisan'ı olabildiğince özel kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İnsanın böyle bir kutlama ile memleketinden başka bir yerde karşılaşması oldukça ilginç bir deneyim .
Dünyanın hiçbir yerinde bu özel gün Amsterdam'da olduğundan daha ihtişamlı ve sınırsız bir eğlenceye sahne olmuyordur. Kent nüfusunun iki katından fazla sayıda ziyaretçinin katıldığı kutlamalar şehir meydanlarında bir önceki gece başlayan büyük sokak festivalleriyle tüm gece sürüyor. Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler aslında tüm bu olan bitenin gerçekten anlatıldığı kadar görülmeye değer bir şey olup olmadığını bizzat deneyimlemek isteyenler... Eğer siz de bu muhteşem eğlenceye katılmak istiyorsanız, elinizi çabuk tutun ve bir an önce rezervasyon yaptırın. Çünkü oteller aylar öncesinden doluyor ve son anda yer bulmak neredeyse imkansız.
Kentte çevre binalar bayraklar, oranj kurdeleler ve kırmızı, beyaz, mavi tonlarda şeritlerle süsleniyor. Hollandalılar genelde spor müsabakalarında oranj tonlarında giyinmeyi tercih ediyorlar. Özellikle de milli futbol
takımları söz konusu olduğunda... Bazıları tepeden tırnağa göz alıcı kıyafetler giymiş. Ne kadar abartılıysa o kadar iyi diye düşünülüyor. Bu denli coşkulu bir kalabalığın ve eğlencenin nabzının attığı bir yerde eğlenememek imkansız. Her şey oranj tonlarında. Yiyecek içecekler bile!
BAŞKA YERDE YOK
Her ne kadar tüm bu eğlenceler şehir genelinde gerçekleştirilse de Jordaan semti ayrı bir popülariteye sahip. Buradaki cadde ve sokaklar o denli kalabalık oluyor ki hareket etmek neredeyse imkansız. Bugüne özel olarak cadde trafiğe kapatılıyor. Her tarafta müzik ve eğlence karşınıza çıkıyor.
DJ ve orkestraların çaldığı jazz, klasik, rock ve tekno sound'ları etrafa neşe saçıyor. Resmi geçit, sokak tiyatroları ve havai fişeklerse kutlamalarda yer alan diğer aktiviteler. Teknesi olan ya da tekne kiralayanlarsa kanallarda tekne partileriyle bu coşkulu eğlenceye farklı bir boyut kazandırıyor. Vondelpark'da ise özellikle çocuklara farklı eğlence alternatifleri oldukça güvenli bir ortamda sunuluyor.
'Tüm sıkıntılarımızı unutup yalnızca iyi vakit geçirmeye odaklandığımız bir gün' diyor Bart ve sözlerine şöyle devam ediyor: 'Bu kadar fazla insanın eğlenmek adına bu denli fazla çaba harcadığı bir ortam inanılmaz bir etkileşim yaratıyor.' Tamamıyla aynı fikirde olduğunu söyleyen Ed ise şunları ekliyor: ' Hiçbir şey için bu eğlenceyi kaçırmam. Genelde iş için çok seyahat ederim. Ancak Koninginnedag için Hollanda'da olmaya çalışacağım. Böyle bir eğlence hiçbir yerde yok.'
ALIŞVERİŞ DE BİR EĞLENCE!
Burası ikinci el alışveriş yapmayı sevenler için de bir eğlence kaynağı. Sokaklar neredeyse aklınıza gelebilecek her şeyi bulabileceğiniz tezgahlarla dolu. Bugüne özel satılan hiçbir şey için vergi ödemiyorsunuz. Dünyanın en büyük, bir günlük bitpazarı şehrinde fiyatlar pazarlığa açık ve gün sonuna kadar devam ediyor. Queen's Day müzik, dostluk, bira, dans, eğlence ve ticaretin iç içe olduğu bir tür başkaldırı. Her taraf oranj ve herkes mutlu. Bu günün sabahı, insanların yataklarından gülen bir yüzle kalktıkları ve eğlenmeye hazır oldukları bilinen bir gerçek.
Floris Wenberg ve Tim Skelton Avrupa'nın en büyük partilerinden birine giderek bu eğlencenin gerçekte nasıl bir deneyim olduğuna ilişkin notlar aldı. Sonuç olarak baştan başa oranj ve gözalıcı bir deneyim!
HER YER TURUNCU ÇÜNKÜ BURASI 'ORANJE'AİLESİNİN ÜLKESİ!
Nasıl ki İrlanda kendi bağımsızlık gününde topraklarını tamamen yeşille donatıyorsa, Hollandalılar da kendileri için çok özel olan bu günde, ülkelerin baştan aşağı oranja boyuyor. Aslında bu gelenek Hollanda Kraliyet Ailesi'nin resmi soyadının 'Oranje' olmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle yılda bir gün ülke baştan aşağı oranj renge bezenerek muazzam bir eğlencenin merkezi haline geliyor.
Koninginnedag'ın tarihçesine baktığımızda bu geleneğin 19. yüzyıl sonlarında Kraliçe Wilhelmina'nın doğum günü şerefine düzenlenen kutlamalarla başladığını görüyoruz. Bu tatil geleneği daha sonra kraliçenin kızı Juliana'nın doğum günü olan 30 Nisan'da da sürdürülmüş. Söz konusu tarih aynı zamanda Kraliçe Juliana'nın 1948 yılında tahta çıktığı güne denk gelmiş. 1980 yılında tahta geçen ve bugün hala Hollanda Kraliçesi olan Beatrix bu geleneği bozmamış. Böylelikle bu geleneksel kutlamaların aynı tarihte yapılması geleneği, günümüze kadar sürmüş.
ZİYARETÇİ SAYISI, ŞEHİR NÜFUSUNUN İKİ KATI
Hollandalılar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar 30 Nisan'ı olabildiğince özel kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İnsanın böyle bir kutlama ile memleketinden başka bir yerde karşılaşması oldukça ilginç bir deneyim .
Dünyanın hiçbir yerinde bu özel gün Amsterdam'da olduğundan daha ihtişamlı ve sınırsız bir eğlenceye sahne olmuyordur. Kent nüfusunun iki katından fazla sayıda ziyaretçinin katıldığı kutlamalar şehir meydanlarında bir önceki gece başlayan büyük sokak festivalleriyle tüm gece sürüyor. Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler aslında tüm bu olan bitenin gerçekten anlatıldığı kadar görülmeye değer bir şey olup olmadığını bizzat deneyimlemek isteyenler... Eğer siz de bu muhteşem eğlenceye katılmak istiyorsanız, elinizi çabuk tutun ve bir an önce rezervasyon yaptırın. Çünkü oteller aylar öncesinden doluyor ve son anda yer bulmak neredeyse imkansız.
Kentte çevre binalar bayraklar, oranj kurdeleler ve kırmızı, beyaz, mavi tonlarda şeritlerle süsleniyor. Hollandalılar genelde spor müsabakalarında oranj tonlarında giyinmeyi tercih ediyorlar. Özellikle de milli futbol
takımları söz konusu olduğunda... Bazıları tepeden tırnağa göz alıcı kıyafetler giymiş. Ne kadar abartılıysa o kadar iyi diye düşünülüyor. Bu denli coşkulu bir kalabalığın ve eğlencenin nabzının attığı bir yerde eğlenememek imkansız. Her şey oranj tonlarında. Yiyecek içecekler bile!
BAŞKA YERDE YOK
Her ne kadar tüm bu eğlenceler şehir genelinde gerçekleştirilse de Jordaan semti ayrı bir popülariteye sahip. Buradaki cadde ve sokaklar o denli kalabalık oluyor ki hareket etmek neredeyse imkansız. Bugüne özel olarak cadde trafiğe kapatılıyor. Her tarafta müzik ve eğlence karşınıza çıkıyor.
DJ ve orkestraların çaldığı jazz, klasik, rock ve tekno sound'ları etrafa neşe saçıyor. Resmi geçit, sokak tiyatroları ve havai fişeklerse kutlamalarda yer alan diğer aktiviteler. Teknesi olan ya da tekne kiralayanlarsa kanallarda tekne partileriyle bu coşkulu eğlenceye farklı bir boyut kazandırıyor. Vondelpark'da ise özellikle çocuklara farklı eğlence alternatifleri oldukça güvenli bir ortamda sunuluyor.
'Tüm sıkıntılarımızı unutup yalnızca iyi vakit geçirmeye odaklandığımız bir gün' diyor Bart ve sözlerine şöyle devam ediyor: 'Bu kadar fazla insanın eğlenmek adına bu denli fazla çaba harcadığı bir ortam inanılmaz bir etkileşim yaratıyor.' Tamamıyla aynı fikirde olduğunu söyleyen Ed ise şunları ekliyor: ' Hiçbir şey için bu eğlenceyi kaçırmam. Genelde iş için çok seyahat ederim. Ancak Koninginnedag için Hollanda'da olmaya çalışacağım. Böyle bir eğlence hiçbir yerde yok.'
ALIŞVERİŞ DE BİR EĞLENCE!
Burası ikinci el alışveriş yapmayı sevenler için de bir eğlence kaynağı. Sokaklar neredeyse aklınıza gelebilecek her şeyi bulabileceğiniz tezgahlarla dolu. Bugüne özel satılan hiçbir şey için vergi ödemiyorsunuz. Dünyanın en büyük, bir günlük bitpazarı şehrinde fiyatlar pazarlığa açık ve gün sonuna kadar devam ediyor. Queen's Day müzik, dostluk, bira, dans, eğlence ve ticaretin iç içe olduğu bir tür başkaldırı. Her taraf oranj ve herkes mutlu. Bu günün sabahı, insanların yataklarından gülen bir yüzle kalktıkları ve eğlenmeye hazır oldukları bilinen bir gerçek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)